20 Nisan 2013 Cumartesi

Özgüvenli Çoçuk yeiştirmek

Her anne-babanın ortak isteği "kendine güvenen" çocuklar yetiştirmektir. Gerçekten çocuğun sağlıklı gelişimi için "özgüven" ilk sıralarda gelir ama özellikle çocuğu utangaç olan aileler için durum biraz zordur.

Özgüven, çocuklarının doğumundan itibaren her ana-babanın uğraştığı bir konu. Çocuğun özgüvenini geliştirmek, korumak ve artmasını sağlamak, çocuk yetiştirme becerilerinin başında gelir; çünkü yeterince gelişmiş özgüven duygusu, hem öğrenme yetisini, hem sosyal ilişkilerde başarıyı, hem de gelişim yüzlerini etkileyen önemli bir duygudur.

Özgüven, bir insanın tavırlarını, duygularını ve kişisel özelliklerini; yetenek, beceri, görünüm ve toplumsal kabul edilirliğini nasıl değerlendirdiği ve ne dereceye kadar kabul edip onayladığıyla ilgilidir. Örneğin bir çocuğun becerileri sahip olmak istedikleriyle örtüşmüyorsa, kendisini yetersiz hissedebilir ve bu durum onun özgüven duygusunun düşük olmasına yol açabileceği gibi, düşük özgüven de ders başarısını ve toplumsal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Özgüven, bir başkası için anlam ifade etmeyecek kadar öznel bir değerlendirmedir.

Çocuklar, olgunlaştıkça sahip oldukları becerileri kendileri değerlendirmeye, özgüvenlerini biçimlendirmeye başlarlar. Bunu yaparken ailenin yanı sıra öğretmenler ve yaşıtlar gibi diğer kaynaklardan da beslenirler. Okul, bu anlamda çok önemli bir kaynaktır ve bu yüzden çocuğun okulla ilgili söylediklerini gerçekten dinlemeli, sadece okulda yaptıklarını değil, bunlar hakkında hissettiklerini de duymaya çalışmalıdır.

Özgüven, belli bir düzeye ulaşıncaya kadar gelişir; genellikle 10 yaşında özgüvenin gelişimi tamamlanır ve bir süre sonra, ergenlik döneminde çocuk özgüvenini test etmeye başlar. Çocukların özgüvenini en çok etkileyen kaynak anne-babadır. Çünkü çocuklar ilk yıllarını, onları çevreleyen yetişkinlerin kendileri hakkındaki düşüncelerinin bombardımanı altında geçirirler, sonraki yıllarda da bu duyduklarını kendi davranışlarına yansıtmaya başlarlar. Anne-babadan sonra çocuğun özgüveninde en büyük etkiyi yapan öğretmenleridir. Sonra da yaygın inanışın tersine akranlarıdır.

Sağlıklı bir özgüven duygusu geliştirmiş olan çocuklar,

·  Hem derslerde, hem ders dışı konularda kendilerini yeterli bulurlar.

·  Bir şeyi başarmada kendilerine güven duyarlar, çözüm üretmeye yönelik çaba harcarlar.

·  Okul, öğretmenleri ve arkadaşları hakkında olumlu duyguları vardır.

Özgüvenleri yaralanmış çocuklar ise,

·  Toplumca kabul edilmeyen alışkanlıkları edinmede arkadaş baskısından daha çok etkilenirler, sosyal başarıları daha azdır.

·  Daha içe kapanık ve kaygılıdırlar

·  Bir işi başarmak, bir soruna çözüm bulmak konusunda kendilerine güvenleri düşüktür, bir başkasının destek ve onayını beklerler.

·  Kendilerini sürekli eleştirirler, olumsuz duygu ve düşünceleri kendilerine yöneltirler.

·  Varolan potansiyellerini başarıya dönüştüremezler.

·  Depresyona daha yatkındırlar.

Özgüveni düşük olan çocuk, aşağıda anlatıldığı gibi davranıyorsa kendisine ve çevresine karşı güven duygusunun gelişimi için anne babanın desteğine ihtiyacı vardır.

·  Okul, öğrenme, arkadaş ilişkileri gibi önemli konularda kendine güvensizlik duyuyorsa,

·  Başkalarına sözel ya da fiziksel olarak kaba davranmaya başladıysa,

·  Yeni şeyler denemekten çekiniyorsa,

·  Doğal kabul edilebilecek düzeyin üzerinde olumlu veya olumsuz davranışlarıyla dikkat çekmek için aşırı çaba harcıyorsa,

·  Kendisiyle ilgili hep karamsar ve kendisini aşağılayan konuşmalar yaparak insanları etkilemeye çalışıyorsa,

·  Sürekli, onu sevmediğinizi ya da istediği kadar övmediğinizi düşünüyorsa,

·  Utangaçlığından, düşünce ve duygularını dürüstçe ve açıkça dile getirmiyor ve haklarının çiğnenmesine izin veriyorsa,

·  Öğretmeni, sınıfta gözlemlediği davranışlarını değerlendirdiğinde özgüven sorunu olduğunu ifade ediyorsa, özgüven konusunda çocuğu desteklemek için anne ve baba çaba harcamalıdır.

Çocuğun özgüvenini geliştirmek için anne ve baba ona nasıl yardım edebilir?

·  Çocuğa sınırların belli olduğu ve sevginin açıkça ifade edildiği olumlu bir ev yaşamı sağlanmalıdır. Böyle bir ev ortamında yetişen çocuğun, hem akademik, hem de kişisel özgüveninin temeli oluşturulmuştur.

·  Anne-babanın çocuğundan beklentileri onun yetenekleri ve yapabilirliği ile kıyaslandığında gerçekçi olmalıdır.

·  Okulla ilgili yetersizliklerinden çok başarılarının üzerinde durulmalıdır. Bir dersten aldığı düşük bir not, diğer dersteki çalışma ve başarısını gölgelememelidir.

·  Başarıyla sonuçlanmasa bile çabaları takdir edilmelidir. Bir çocuğun anne-babası tarafından, "Öğrenmeye çalışmandan gurur duyuyorum", "İyi çalışman beni mutlu ediyor" gibi sözlerle yüreklendirilmesi, çocuğun daha çok çaba harcaması için onu motive edecek, mücadele gücünü geliştirecektir.

·  Başarıları kadar gösterdiği gelişme ve ilerlemeler de çocuğun dün yapamadıkları ile bu gün yapabildikleri karşılaştırılarak somut olarak ortaya konmalıdır.

·  Çocuğa kendi işini kendisinin yapması için fırsat tanınmalı, kendi başına yapabileceği işler bir yetişkin tarafından yapılmamalıdır.

·  Sosyal muhakemesini geliştirmek için sorunu onun adına çözülmemeli, çözüm bulmasına yardımcı olunmalı, alternatifler üzerine düşünmesi sağlanmalıdır.

·  Başladığı işi bitirmesi konusunda motive edilmeli, destek olunmalı, model oluşturulmalıdır.

·  Başarısızlıkta yaptığının zor olduğunu kabul edip denemesi için yüreklendirilmeli, mücadele etmesi sağlanmalıdır.

·  Çocuğun; duygu, düşünce ve inançlarını; açık dürüst ve başkalarının haklarını ihlal etmeden, karşısındaki kişiyi aşağılamadan, incitmeden ve ezmeye çalışmadan ifade etmesi sağlanmalıdır.

·  Duygularını ifade etmesi, yaşadıklarını paylaşması konusunda ona model olunmalıdır. Konuşmaya başladığında onu sonuna kadar dinlemek, onun anlatmak konusundaki motivasyonunu ve kendini ifadesini arttıracaktır.

·  Çocuk haklı olduğunda haklılığı vurgulanmalı, haksız olduğunda hataları ve nasıl düzeltilebileceği konuşulmalıdır.

·  Kendi kararlarını verebilmesi, seçim ve tercihlerini yapabilmesi için uygun ortam yaratılmalı; karar, seçim ve tercihlerinin sonuçlarına katlanması sağlanmalıdır.

·  Evde düzenli olarak belli konularda sorumluluk alması sağlanmalı ve aldığı sorumlulukları yerine getirip getirmediği izlenmelidir.

·  Çocukla konuşurken yere çömelmeli ve onun göz seviyesine inilmelidir; bu ona önemli olduğu mesajını verir. Onun da diğer kişilerle iletişiminde göz teması kurmasına özen gösterilmelidir.

·  Çocuğun mümkün olduğu kadar farklı sosyal ortamlarda bulunması sağlanmalı, değişik insanları, çevreleri ve ortamları tanıması için fırsat verilmelidir.

·  Girdiği farklı sosyal ortamlarda başarabileceği görevler alması sağlanmalıdır.

·  Çocuğun zamanını verimli kullanması için onu yönlendirmek gerekir. Kendi kendisini meşgul edebileceği konular konusunda rehberlik edilmeli, kendine yetebildiğini görmesi sağlanmalıdır.

·  Hoşlandığı, başarılı olabileceğine inandığı, yetenekli ve ilgili olduğu alanda bir hobi edinmesi sosyalleşmesi ve özgüveninin gelişmesi açısından önemlidir.

·  Ailedeki tüm bireylerin, kişisel sorunlarını, aile içi sorunlarını, başlarına gelen iyi-kötü olayları, anne babayı ve onu sevindiren ve üzen olayları konuşup paylaşabildiği düzenli toplantılar yapılmalıdır. Bu toplantılar aile içi uyumu ve huzurlu birlikteliği geliştirecektir.

Tüm bunlar çocuğun sosyalleşmesine ve özgüveninin gelişmesine yardımcı olacaktır. Sosyalleşen ve özgüveni gelişen çocuk, zayıf benlik kavramı, başarısızlık duyguları ve olumsuz iç konuşmalarla beslenen utangaç çocuğun aksine; kendini ezdirmeyen, başkalarının isteklerine uymak istemediğinde bunu uygun bir ifadeyle dile getirebilen, hakkını savunan, duygu ve düşüncelerini her koşulda ifade edebilen, empati kurabilen, karşısındakinin istek ve beklentilerini, duygu ve düşüncelerini önemseyen ve dikkate alan, arkadaşları tarafından kabul gören, sınıfta soru sorabilen ve sorulan sorulara gönüllü olarak cevap verebilen, sınıf oyunları ve grup çalışmalarına gönüllü olarak katılan, okul sonrası sosyal etkinliklere ve okul partilerine katılan, liderlik rolünü ve verilen sorumlulukları yerine getiren, dışadönük ve uyumlu ilişkiler kurabilen girişken bir çocuk olacaktır.

Utangaç çocuklar için;

·  Yapmak istediği şeylerin listesi yaptırılmalı, bunlar birlikte oynanarak canlandırılmalıdır.

·  Toplumsal ya da akademik ortamlarda hissedebileceği kaygı düzeyini azaltabilmesi için ona destek olunmalıdır. Süreci ona anlatarak onu önceden hazırlamak, partilere erken gitmeye çalışmak, ilk gelen çocuklar arasında olmasını sağlamak, oynanacak oyunları önceden biliyor olmasına özen göstermek onu rahatlatacaktır. Sınıfta sözlü sunu yapacaksa başlangıçta sunumunun kısa olmasına ve rahatlayana kadar evde anne-babaya sunmasına fırsat verilmelidir.

·  Çocuğun özellikle iyi olduğu konularda başka bir çocuğa yardımcı olması için öğretmeniyle görüşülmelidir. İyi bildiği bir şeyi bir başkasına anlatabilecek konumda olmak, çocuğun başkalarıyla konuşma becerisini arttıracaktır.

·  Öğretmeni ile tahtayı silme, bitkileri sulama, bilgisayarı açma gibi sınıf içi sorumluluklar vermesi konusunda işbirliğine girilmelidir.

·  Daha önceden çalıştığı sorulardan birinin öğretmen tarafından sınıfta sorulması için öğretmenine danışılmalıdır, soruyu başkalarının önünde cevaplarsa çocuğun kendine güveni artacaktır.

Bağımsızlık ve sorumluluk, çocuğun utangaçlığını azaltacak, kendine olan güvenini geliştirecektir. Bu konuda çocuğa yardımcı olmak için, hangi yönlerinin onaylanmadığı ile ilgili olarak onunla konuşulmalıdır. Belli bir olay ele alınmalı ve bir daha yapma fırsatı olsa nasıl davranacağı sorulmalıdır. Söz konusu davranışı etiketlemek yerine tarif ederek, davranışı değerlendirmek yerine tarafsız kalarak, beklentileri genel değil, öznel örneklerle anlatarak, yorumlara karşılık tepki vermesini isteyerek çocuğa geribildirim verilmelidir. Eğer çocukla suçlamadan ve yargılamadan konuşulabilirse, şimdikinden daha farklı şekillerde davranma yollarını bulmasına yardım edilmiş olacaktır.

Bugünün çocuklarının yarın yetişkin olduklarında oldukça güç şartlarda yaşam mücadelesi vermeleri gerekeceği ve anne babaları gibi onları kucaklayacak ve destekleyecek yetişkinlerle bir arada olmayacakları düşünüldüğünde, kendi ayakları üzerinde durabilen, zorluklar karşısında mücadele gücü olan, duygusal ve sosyal açıdan güvenli ve güçlü çocuklar yetiştirmenin önemi daha iyi anlaşılacaktır

 

 

Çocuklarda Özgüven Nasıl Geliştirilir ?

1.                               Çocuklarda Özgüven Nasıl Geliştirilir ?
Çocuğunuzun hayatta başarılı olmasının ön koşullarından biri kendine güvenli bir birey olarak yetişmesidir. Oysa kızgınlık anında söylenen sözler, verilen olumsuz tepkiler özgüven gelişimini engeller.

Çocuklar okul çağına geldiklerinde özsaygı duygusu da gelişmiş olur. Özsaygısı gelişmiş bir çocuk yeni şeyler denemek, arkadaş edinmek ve genel anlamda başarılı olmak için özgüvene sahip olur. Özsaygısı fazla gelişmemiş bir çocuksa bu alanlarda zorluk çeker ve daha çok yardıma ihtiyaç duyar.

Çocuğunuza nasıl güven aşılayabilirsiniz?


Çocuğunuzun kendine güven duygusu geliştirmesinde size büyük görev düşüyor. Bunun çocuğunuzun tüm hayatını etkileyeceğini düşünerek şuipuçlarından faydalanabilirsiniz:


? Onu dinlediğinizi belli edin. Çocuğunuzun anlattıklarını dikkatle dinleyin, anladığınızdan emin olmak için duyduklarınızı tekrarlayın ve çocuğunuzun anlatmaya devam etmesini sağlamak için olumlu tepkiler verin.


? Çocuğunuzun duygularını anladığınızı gösterin ve onun bu duyguları sözel olarak ifade etmesine yardımcı olun.


? Davranışları eleştirin, çocuğunuzu değil. Bu tuzağa düşmek çok kolaydır ama çok fazla eleştiri, çocuğunuzun kendisini kötü biri olarak görmesine ve kendi aptallığı ya da yaramazlığı nedeniyle kötü şeylere sebep olduğunu düşünmesine yol açar. Eğer bu uzun süre devam ederse, çocuğa büyük ölçüde zarar verir. Kızdığınız şeyin yapılan bir haraket ya da sevmediğiniz bir davranış olduğu konusunda net olun ve çocuğun bunu anlamasını sağlayın.


? Çocuğunuzun güçlü olduğu yanlarına odaklanın, zayıf olduklarına değil.


? Size sıkıcı gelse bile, çocuğunuzun ilgi alanlarına saygı duyun. Arkadaşlarıyla ve okulda yaptıklarıya samimi bir şekilde ilgilenin. Dinlediğinizi göstermek için yorum yapın.


? Çocuğunuzun samimi olarak yansıttığı korku ve güvensizlikleri kabul edin. Bunlar size önemsiz görünebilir ama bşr kenara atmayın. Çocuğunuz matematiği yapamadığını söylediğinde, "Saçmalama" ya da "O zaman çalışmaya başlasan iyi olacak." gibi şeyler yerine "Matematik zor geliyor olabilir, sana nasıl yardımcı olabilirim?" demeye gayret edin.


? Bağımsız olması konusunda destek verin. Çocuğunuzu yeni şeyler denemesi için yüreklendirin. Bir işi başarmak özgüvenini arttırır ve bazen de yaptığı hatalar sayesinde yepyeni şeyler öğrenir.


? Çocuğunuzla beraber gülün, ona karşı değil.


? Çocuğunuzun başarılarına odaklanın. Bu yüzme, müzik, resim ya da başka şeyler olabilir. Hatalarına, başarısızlıklarına odaklanmayın.


? Çocuğunuz yetersiz olduğu alanların ve neleri yapamayacağının gayet farkındadır. Eğer sürekli bu alanlara dikkati çeker, ya da çocuğunuzu eleştirirseniz özgüven ortadan kalkar. Bunun yerine çocuğunuzu doğru yaptıkları için övün ve ona destek vererek motive edin.


Yanlış yaptığında ise onu değil, yaptığı davranışı eleştirin.Kızgınlık anında insan düşünmeden konuşabilir. "Saçmalama, aptallaşma, amma da beceriksizsin." gibi olumsuz cümleler sarfedebilir. Oysa çocuğunuz bunları ciddiye alır. Bu da özgüveninin gelişimini olumsuz etkiler.


Hatta kendiniz hakkında söylediğiniz olumsuz şeyler bile çocuğunuzun güvenini etkileyebilir; çünkü çocuklar yetişkinleri taklit etme eğilimindedir. "İşte bir dakika daha duramayacağım.", "Artık bu baskıya dayanamıyorum" gibi sözler, çocuğunuzda sizin hayatın zorluklarıyla başedemeyeceğinize dair bir düşünce uyandırarak gene özgüvenini etkileyebilir. Bu nedenle konuşmadan önce iyice düşünün ve sözcüklerinizi dikkatli seçin.


Aşağıdakilerin hepsi çocuğunuzun güvenini olumsuz etkileyebilir:

· Ona onu sevmediğinizi söylemeniz

· "Aptal" gibi sözcükler kullanarak sürekli eleştirmeniz

· Hiç doğmamış olmasını dilemeniz

· Onu aşağılamanız ve ona isimler takmanız

· Çocuğunuzun yaptıkları ve hissettikleriyle sürekli dalga geçmeniz

· Acımasız sataşmalar ve iğneleyici konuşmalar

· Sürekli şikayet etmek

· Öfkeli bir şekilde bağırmak, küfretmek.


Özür dilemeyi bilin

Hiçbirimiz aziz değiliz ve bazen sonradan pişman olacağımız şeyler yapabilir ya da söyleyebiliriz. Eğer böyle bir durum olursa, en iyisi bunu hemen o anda çocuğunuza itiraf etmeniz ve "Bunu asla söylememeliydim. Kırıcı davrandım ama amacım bu değildi. Sadece bugün çok yorgunum." diyerek ona sarılmanız ve onunla barışmanızdır.

19 Nisan 2013 Cuma

Fonksiyonel Gıdalar

Elma: Kabukları soyulmadan yenen bir elma yaklaşık 3 gram lif içerir. Elma lifleri midede hem çözünen, hem de çözünmeyen iki türdedir. Böylece tokluğa faydası olur. Elma kabukları kalp sağlığı için ve kansere karşı koruyucu olan güçlü bir antioksidandır. Bunun yanında diğer flavonoidler ve C vitaminleri bağışıklığı destekler. Elma kabuklarında bulunan fenolik bileşikler bir çok hastalığın yanısıra güneşin zararlı ultraviyole ışıklarından da korumaktadır. Günde bir elmanın doktoru uzak tutacağı söylenmektedir. Yeşil elma, kırmızı elmadan çok daha fazla yararlı bileşik içerir.
Bu yazı sifaliotlar.org sitesi için hazırlanmıştır.
Kırmızı meyveler: Karpuz, kiraz, üzüm gibi meyvelerin kırmızı ve mor pigmentleri antisiyanidler içermektedir. Bunlar serbest radikaller denilen kimyasal madde hasarlarını önlemekte ve kronik hastalık riskini azaltmaktadır. Bu bileşikler beyin ve damar fonksiyonlarını güçlendirmek için önemlidir.
Brokoli: Karnıbahar türü yiyecekler detoksifikasyonu arttıran maddeler içerir ve kanser riskini azaltır. Bu besinlerin hergün tüketilmesi önerilmektedir.
Bu yazı sifaliotlar.org sitesi için hazırlanmıştır.
Havuç: En iyi karotenoid kaynağıdır. Bunlar kalp-damar hastalıkları, kanser, yaşlanmaktan ileri gelen göz bozulmaları ve katarakta karşı koruyucudur. Gece görüşünü destekler. Yeni araştırmalar havuçta bulunan falkarinol isimli fitobesinin bağırsak kanserini azaltıcı etkilerini kanıtlamıştır. Havuç çiğ ya da hafif buğulanarak tüketilmelidir.
Çikolata ve kakao: Kalp sağlığı için büyük önem taşımaktadır. Çikolata ne kadar koyu renkli ise o kadar fazla antioksidan içerir. Özellikle yüzde 70 ve daha fazla kakao içeren ürünlere yönelmelidir. Bu yazı sifaliotlar.org sitesi için hazırlanmıştır.
Narenciyeler: Hücresel hasarları önler, viral enfeksiyonlara karşı savunma gücünü arttırır. Portakal, greyfurt, limon ve benzeri ürünler yüksek C vitamini, folat ve lif içerikleri ile hem koruyucu hem de diyete yardımcıdır.Bu yazı sifaliotlar.org sitesi için hazırlanmıştır.
Karalahana, pazı vb. yeşil yapraklı sebzeler: Göz sağlığı için önemli bileşikler taşır. Yaşa bağlı körlük riskini azaltır. Haftada bir ya da iki porsiyon tüketilmesi önerilir.
Kızılcık: İdrar yolu enfeksiyonlarını engelleyen proantiokyanidin içerir. Kızılcık kolesterolü düşürür, ülseri önler, ağız ve diş sağlığını geliştirir ve felç sonrası beyin hasarını önler. Günlük 1 ya da 2 bardak kızılcık suyu içmek mesane kanserleri ve enfeksiyonları için önemlidir.
Balık ve balık yağı: Balık ve yağında bulunan omega-3 yağ asitleri kalp ve damar hastalıkları riskini azaltmaktadır. İltihapları giderici, pıhtılaşmayı önleyici ve tansiyonu azaltıcı özelliklerinin yanısıra kolesterolü düşürür. Göz ve beyin sağlığı için önemlidir. Çiftlik balıkları yerine doğal deniz balıkları seçilmelidir

Kış Hastalıklarını Bitkilerle Yenin

Kış aylarının gelmesiyle gerek soğuyan havaların etkisi, gerekse sürekli kapalı mekanlarda kalarak hastalıkların kolayca bulaşması nedeni ile bağışıklık sistemi yeterince güçlü olmayanlar ve kendilerine iyi bakamayanların şikayetleri arttı. Hastalıkların tedavilerinin bir sağlık profesyoneli tarafından yönlendirilmesi şart. Ancak bizlerde evde pratik reçetelerle iyileşmek için basit adımlar atabiliriz.

Kış hastalıkları ve bunların tedavilerinde kullanılan bitkisel reçeteler şöyle:

Nezle:
Reçete 1: 2 kaşık dereotu tohumu, Birer kaşık kereviz tohumu, kuru kekik, kuru papatya. Malzemeler 2,5 bardak su ile kaynatılır ve suyun yarı yarıya azalmasına kadar devam edilir. Elde edilen sıvı süzülerek içilir

Reçete 2: 1 bardak suyun içine eklenen 3 yemek kaşığı kekik 3-4 dakika kaynatılır, elde edilen sıvı 3 eşit kısma ayrılarak sabah-öğle-akşam içilir.

Grip: 1/2 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karabiber, 1 tatlı kaşığı buğday kepeği 2 fincan su ile kaynatılır. Suyunu çekene kadar kaynatıldıktan sonra ikiye bölünerek sabah ve akşam birer bardak su ile içilir. rg

Öksürük: 1 kaşık bal, 1 kaşık zencefil, 1 bardak su. Zencefil su ile 5 dakika kaynatılarak balla tatlandırılarak içilir.
Soğuk Algınlığı
:
Reçete 1: Yarım litre gülsuyu içine 2 limon kabuğu rendelenerek pişirilir ve eklemler ovulur.
Reçete 2: 30 gram çörek otu, 100 gram bal, 30 gram çam sakızı, 100 gram zeytinyağı. Katı malzemeler toz haline getirilerek tüm malzemeler karıştırılır ve bir şişeye koyulur. Sabak akşam birer tatlı kaşığı içilir

Bronş İltihabı(Bronşit): 1 avuç ıhlamur, 2 elma. Elmalar küçük dilimlenerek ıhlamurla birlikte 5 dakika kaynatılır. Ilık halde tamamı içilir

 

 

 

Hamilelikte Bitki Çayları ve Bitkisel Ürünlerin Kullanımı

Hamilelik dönemi kadının sağlığına daha bir dikkat etmeye başladığı bir dönemdir. İlaç kullanımı bebeğin gelişimi için yasaklanmıştır. Kadın problemlerini doğal yöntemlerle çözmek ister. Hangi bitkiyi kullanıp kullanamayacağı ve şikayetlerini nasıl gidereceği konusunda endişelidir. Tamamen doğal olsa da bitkisel yöntemler gebeliğin ilk üç ayında fazlaca tercih edilmemelidir. Bu yöntemler 4. aydan itibaren daha güvenilir sayılmaktadır. Günlük hayatta sık kullanılan ve tamamen masum görülen bir çok bitki hamilelik döneminde sakıncalı olabilmektedir. Bu yüzden bitkisel yöntemleri kullanılmadan önce doktorunuzla görüşmenizi öneriririz

 

Hamilelerin kesinlikle kullanmaması gereken bitkiler:
Yalancı tespih ağacı (azadirachta indica), altınmühür (Hydrastis canadensis-goldenseal), lobelya (Lobelia infata), veba otu (Petasites hybridus), öksürükotu (Tussilago farafara), okaliptüs (Eucalyptus), mazı (Thuja occidentalis) ahududu yaprağı ve meyvesi çayı ve adaçayı (Salvia officinalis

Hamilelik döneminde bitki çayı içiyorsanız ve mide bulantısı, kusma, aşırı idrara çıkma, lenflerde şişme, meme ağrısı görülüyorsa derhal profesyonel yardım alınmalıdır.org

Gebelik dönemine özgü şiayetlerde kullanılabilecek bitki çayları şöyledir

Sabah bulantısı: zencefil, papatya çayları (Sıcak su içine koyularak kısık ateşte 5 dakika pişirilir

Kabızlık: Keten tohumu (çekilerek salata, yoğurt vb. karıştırılır.) karahindiba kökü (soğuk suya eklenerek 5 dakika kaynatılır.).

Varis: Cadı fındığı yaprağı lapa yapılarak bacaklara sarılır.

Soğuk algınlığı / grip: mürver, iğde, ekinezya, sinirliot çayları. (Sıcak su içine koyularak kısık ateşte 5 dakika pişirilir) Uyku sorunları: saat çiçeği (çarkıfelek), kediotu, melisa çayları. (Sıcak su içine koyularak kısık ateşte 5 dakika pişirilir)rg

Dikkat !!!: Hamilelik döneminde bitkisel ya da kimyasal herhangi bir tedavi yöntemi kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışınız!!!!

 

 

Böbrek Taşlarında Bitkisel Tedaviler

Böbrekler vücut işleyişi için hayati bir önemi olan elektrolit dengesinin kurulmasını ve atık maddelerin idrar olarak atılmasını sağlayan omurganın iki yanında bulunan fasulye tanesi şeklinde organlarımızdır.

Böbrek taşları başta kalsiyum olmak üzere çeşitli maddelerin idrarda kristalleşmesinden kaynaklanır. Çok küçük boyutta taşlaşmalar olabildiği gibi, idrar kanallarından geçmeyecek ölçüde ve tehlikeye neden olabilecek kristallenmeler de görülür. Büyük taşlar israr kanallarını tıkayaral idrarın geçişine engel olabileceği gibi, idrar yolunda hareket ederek hasarlanma, kanama ve iltihaplanmalara sebep verir

 

Taş oluşumu olmasına rağmen böbrekler işleyişlerini normal olarak devam ettirir. Atıklar süzülerek idrar oluşturma konusunda bir sorun yoktur. Ancak taşların boyutu büyüdükçe sorunlar baş göstermeye başlar. Taş idrar akışını kısırlar ve basıncın artması ile şişme ve ağrılara neden olur

Böbrek ve idrar yollarında taş oluşumu sıkça görülen problemlerdir. Taşları genellikle ürik asit, fosfor, kalsiyum ve oksalit asit gibi kimyasallar oluşturur

Böbrek taşı sorunu mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sorundur. Böbrekte kalıcı hasarlara neden olabilir. Hafif vakalarda taşlar genellikle kendiliğinden vücuttan atılabilirken boyut büyüdükçe bitkisel ilaçlar ve doktor tedavisine ihtiyaç duyulmaktadır. rg

Böbrek taşları idrar yolu ağrı ve sancıları, sık idrara çıkma, ağrılı idrar, az idrar, bulantı, kusma, terleme, titreme ve idrarda kan belirtileri ile teşhis edilir. Böbrek taşı hamile kadınlarda çok sık olarak görülmektedir ve erken doğuma sebep olabilmektedirBöbrek taşları olan hastaların beslenmelerinde kereviz, ekşi elma, nar, karpuz, B vitaminine yer verilmeli, beyaz un, şeker, et, çay, kahve, baharat, turşu, salatalık, domates, ıspanak, soğan, lahana, karnıbahar, nohut, badem, süt ürünleri, çikolata tüketimi azaltılmalıdır. Bol su içilmeli, sıcak banyolar yapılmalıdırBöbrek taşında kullanılan bitkisel yöntemler:

Fesleğen su ile kaynatılarak çay yapılır ve balla tatlandılarak altı ay boyunca hergün içilir. Üzümün suyu çıkarılarak düzenli olarak içilmelidir.

2 adet incir 1 bardak su ile kaynatılarak bir ay boyunca her sabah içilir.

Turp yaprağı suyu sıkılarak su ile karışıtırılıp içilir1 limon suyu ile bir yemek kaşığı zeytinyağı karıştırılarak içilir

 

 

Basurun Bitkisel Tedavisi

Basur ya da diğer ismi ile hemoroid en sık görülen sağlık sorunlarından biridir. Anüs bölgesinde bulunan rektal damarların genişlemesi ile içerde ya da dılarıda oluşan iltihaplı bir şişliktir. Dış basurda fazla miktarda acı ve kanama varken, iç basurda koyu renkli kanımsı akıntı vardır.

Basur genellikle insanların utanarak gizlediği bir sorundur. Bilinçli kişiler bile doktora gitmeyi ertelemekte ve bu nedenle psikolojik sorunlar bile yaşanabilmektedir. Basur kalıcı olarak tedavi edilebilen bir sorundur. Bir hastalık

Basurun en önemli belirtileri rektal bölgede ağrı, hafif kanama, özellikle uzun süre oturunca oluşan hassasiyet, tahriş, kaşıntı ve tuvalette zorlanmadır. rg

Basura neden olan en önemli faktör beslenme problemleridir. Fazla yağlı beslenmek, az lif almak hatalı bir davranıştır. Bu tür beslenme kalıcı kabızlığa neden olarak basur riskini arttırır. Aşırı şişmanlık, hamilelik, ailesel kalıtım, uzun süreler ayakta durmak, soğuk ve sert yüzeylerde oturmak, kronik ishal, stres basurun diğer nedenleridir.

Basur olunduğunda tuvalette temizliğe önem verilmelidir. Kokusuz, yumuşak dokulu ve renksiz tuvalet kağıtları kullanılmalıdır. Suyla temizlik yapılmalı, basur kaşınmamalıdır. Ilık banyolar alınmalı basurlara direkt buz uygulanmamalıdır. Bitkisel Yöntemler:

Dört adet incir geceden suya ıslanır ve sabah aç karnına yenilir. 3-4 hafta devam edilmelidir.

Mango meyvesinin tohumları güneşte kurutularak toz haline getirilir. 2 gram toz 1 tatlı kaşığı bala karıştırılarak günde iki kere yenir.

Her sabah aç karnına bir avuç karadut yenir. 2-3 ay devam edilmelidir1 tatlı kaşığı rendelenmiş turp 1 çay kaşığı balla karıştırılarak her gün 2 defa yenir.

Şalgam yapraklarının suyu sıkılarak günlük 1 yemek kaşığı içilir.

1 çay kaşığı zencefil suyu, 1 çay kaşığı limon suyu, 1 çay kaşığı taze nane suyu karıştırılarak hergün içilir.

30 gram rende şeker 60 gram pudra şekeri ile ovulur. 2 eşit kısma ayrılarak sabah ve akşam yenirSoğan kabukları ile birlikte pişirilir. Soğuyunca basurun üzerine koyularak 30 dakika kadar bekletilirYarım litre suya 20 gram susam eklenerek kaynatılır. Soğuyunca bölge silinir. Basurun üzerine dondurulmuş hindistan cevizi yağı sıvayın.

Kimyon tohumlarını ezerek olgun bir muz ile püre yapın ve basur bölgesine koyarak 10-15 dakika bekleyin

 

 

Topuk Çatlaklarında Doğal Yöntemler

Çatlak topuklar ayak bakımı eksikliği değildir. Nem eksikliği ve aşırı hırpalanmaya işaret eder. Çatlaklar genellikle üst deride görülse de bazen derinleşebilir ve acılı hale gelebilir. Ayak tabanına yapılan aşırı baskı da çatlakların nedeni olabilir. Çinko ve omega-3 eksikliği üzerinde de durulur.

Çatlaklar vücudun pek çok bölgesinde görülebilmesine rağmen vğcudun en sık kullanılan kısımları yani ayaklarda daha fazla görülür. Çatlaklar bakım ve dikkatle kolaylıkla önlenebilir. Topuk çatlakları derin olmadığı takdirde zararsızdır ve ağrı vermezler. Ancak şeker hastalığı gibi kronik rahatsızlıklarda, bağışıklık eksikliğinde geciken tedavi nedeni ile kalıcı olabilir ve derin yaralara dönüşebilir

Topuk çatlakları kuru ciltlilerde, ayağa aşırı baskı yapanlarda, sürekli ayakta duranlarda, fazla kilolularda, sürekli açık ayakkabı giyenlerde, ortopedik bozukluğu olanlarda, sedef, egzama, guatr, şeker hastalarında, ayakları sürekli su içinde kalanlarda, yaşlılarda, hijyenik koşullara riayet etmeyenlerde, beslenme eksikliği olanlarda daha fazla görülür. rg

Topukların çatlamasını önlemek için ayaklarınızı temiz tutun. Düzenli egzersiz yapın. Nemlendirici kullanın. Çıplak ayakla yürümekten kaçının. Ayaklarınızı su içinde uzun süre tutmayın. Ayaklarınıza kese yapın.

Topuk çatlaklarından kurtulmak için bitkisel yöntemler:
org
* Herhangi bir bitkisel yağı kalınca bir tabaka halinde ayağa sürülür ve kalın bir çift çorap giyilerek tüm gece bekletilir. Bir hafta kadar devam ettirilmelidir.

* Olgun bir muz püre haline getirilerek topuklara yayılır. 10 dakika bekletildikten sonra temizlenir ve durulanır.

* Limon suyunu topuklara bolca sürerek bekletin. Yarım saat sonra yumuşak bir fırça ya da lif ile ölü deriyi kaldırın

* Gece yatmadan önce ayakları 15 dakika ılık-sabunlu suda bekletin. Bir tatlı kaşığı vazelin ve 1 limonun suyu karıştırılarak topukları ovun. 15 dakika sonra durulayarak kurulayın. g

* Gliserin ve gülsuyu karışımı ile topukları düzenli olarak ovun.

* Parafini eritin ve hardal yağı ile karıştırın. Topuklara uygulayarak çorap giyin. Sabah durulayın. 10-15 gün devam edin.

* 7-8 çileği ezin, birer tatlı kaşığı zeytin ve badem yağı ve 2 yemek kaşığı deniz tuzu ile karıştırın. Ayakları ovalayın. 10-15 dakika bekletip ılık-soğuk suyla durulayın. Aynı karışımı ceviz ya da bademle yapabilirsiniz. org

* Bebek pudrası, margarin ve sodayı karıştırarak kalın bir macun yapın. Çorap giyerek gece ayaklarınızda bekletin. 10 gün kadar devam edin.

* Topukları şekerle ovalayın. Yıkayıp hafifçe kuruladıktan sonra okaliptüs yağı ile ovun ve çorap giyin. 2-3 saat sonra durulayın. 1 hafta devam edin

 

 

Öksürüğün Bitkisel Tedavisi

Öksürük boğazı ve solunum yollarını açık tutmak ve temizlemek için yapılan reflekssel bir harekettir. Öksürük tek başına bir sağlık sorunu değildir. Ancak pek çok hastalığa işaret ediyor olabilir. Öksürük çoğunlukla boğaz ve solunum yollarındaki tahriş sonucu gelişir. Öksürüğün süresi, şiddeti ve diğer belirtiler birlikte değerlendirilerek başka bir hastalık olup olmadığı tespit edilir. Devam eden öksürük mutlaka bir hekim tarafından muayene edilmelidir.

Öksürük ilaçları çok güçlü ilaçlardır. Bu yüzden bebekler, çocuklar, hamile ve emziren kadınlar için bitkisel yöntemler tercih edilmelidir.

Öksürük hayatı tehdit eden bir sorun değildir. Ama özellikle geceleri öksürmek sıkıntılı olabilir. Sürekli öksürmek bağışıklık sistemini zayıflattığı gibi, yorgunluk, sinirlilik ve bitkinliğe yol açabilir. Ev ilaçları ile öksürüğü büyük ölçüde azaltarak rahatlama sağlayabilirsiniz.

Öksürük sigara ya da duman, soğuk algınlığı gibi nedenlerle olabilir. Öksürük kuru ve balgamlı olarak iki çeşittir. Balgam sökücü ve öksürük giderici ayrı şeylerdir. Öksürük yokluğunda balgam temizlemek için öksürük kesici kullanılmamalıdır. Nefes almada güçlüğe neden olabilen öksürükler genellikle bronşit, astım, zatürree veya boğmaca kaynaklı olabilir

Öksürüğün tedavisinde kullanılan ev ilaçları şunlardır:

* Bir fincan üzüm suyu bir çay kaşığı bal eklenerek içilir

* 7 adet badem geceden suya yatırılarak ince kabuğu soyulur. 20 gram tereyağı ve 20 gram şeker eklenerek dövülür ve bir hamur yapılır. Sabah akşam yenilir.

* Zerdeçal bitkisinin kökü kavrulur ve toz haline getirilir. Sabah akşam 2-3 gram yutulur.

* Yatmadan önce anason çayı içilir. * 5 damla sarımsak suyu hergün, günde 3 defa içilmelidir.

* 2 bardak suyun içine 1 çay kaşığı zencefil ve 1 çay kaşığı çemen tohumu eklenir. Su yarıyarıya azalana kadar kaynatılır. 1 çay kaşığı bal eklenerek içilir* 1 adet turp rendelenerek suyu çıkarılır. Suyun içine 1 tutam kaya tuzu ve 1 çay kaşığı bal eklenerek karıştırılır. Günde 2 defa birer yemek kaşığı içilir. org

* 1 tatlı kaşığı kıyılmış fesleğen yaprağı 1 çay kaşığı balla karıştırılarak yenilir. Özellikle bebeklerde faydalıdır

* Öksüren kişinin göğsüne 1-2 damla okaliptüs yağı sürülür.

* Sürekli öksüren kişinin ayağının altına viks sürülür ve temiz bir çift çorap giyilir. 8 saat bu şekilde kalır. * Öksürük başlayınca 1 tatlı kaşığı zeytinyağı içilir. 2-4 saatte bir tekrarlanır.

* Yarım limonu kabaca doğrayarak içine ezilmiş 1 diş sarımsak, 1 çay kaşığı bal ve yarım bardak kaynar su ekleyin. 4-5 dakika beklettikten sonra için. Sarımsak parçalarını da yutun

* Öksürük krizi başladığında bir parça bitter çikolata yiyin.

* Oda sıcaklığında bir adet portakalı alın ve üzerine bir delik açın. Kabuğa dağıtmayın. Delikten 2-3 kaşık toz şeker ve bal koyun. Yatma saatinizden 2 saat önce başlamak üzere portakalı önce boş bir tencereye koyun. Tencereyi su dolu başka bir tencereye oturtarak kısık ateşte kaynatmaya başlayın. 2 saat sonunda, yatmadan önce portakalı sıkarak suyunu için. Üzerinizi iyice örterek yatın. Üstüste iki gün bu tarifi uygulayın. * 100 gram toz zencefil, 50 gram kimyon ve 100 gram şekeri iyice karıştırın. Şeker yerine bal da kullanılabilir. Günde 3-4 defa birer tatlı kaşığı yiyin.

* 1 bardak sıcak süte 1 çay kaşığı zerdeçal ekleyerek karıştırın ve günde birer defa için

* 1 dilim taze zencefil, 1 bardak su, 1 çay kaşığı anason ve 1 çay kaşığı tarçını 5 dakika kaynatın. İçine bal ekleyerek 3 gün boyunca ara ara birer fincan için.

* Taze bir limonu elinizde yuvarlayarak içinin hamur gibi bir kıvam almasını sağlayın. İkiye keserek suda kaynatın. Kaynayan suya bal ekleyerek yatmadan önce için

* 1 orta boy soğanı kabuklu halde ortadan ikiye bölün ve bir tencereye koyun. 2 bardak su ekleyin ve kaynatın. Kaynadıktan sonra üzerine bir kapak kapatarak 5 dakika bekletin. Süzün ve bir fincana koyarak bal ve limon suyu ilave edin. 1 hafta boyunca günde 2-3 bardak için.

 

 

Yanıkların Bitkisel Tedavisi

Yanık günlük hayatta karşılaştığımız yaralanmaların arasında en yaygın olanlarındandır. Bir yangın, güneşte fazla kalma elektrik ya da kimyasallar gibi pek çok nedenle oluşabilir. Yanıkların şiddetine göre tedavisi değişir. Hayatı tehdit edecek derecede büyük yanıklar üçüncü derecede yanıklardır. Üçüncü derecedeki yanıklar hastanelerin yanık ünitelerinde tedavi edilmelidir. Bu tür yanıklara zamanında müdahale edilmezse ölümcül olabilir. İkinci ve birinci derecedeki yanıklar ise nispeten evde tedavi edilebilir özelliktedir.

Cildimiz en önemli organlarımızdan biridir. Vücudun sıcaklığını, sıvı dengesini ayarlayan bu organ hayati bir rol üstlenmektedir. Büyük bir yanık cildin bu yeteneğini engelleyebilir. Cilt bakteri ve virüslere karşı bir koruyucudur. 3 tabakadan oluşur. Yanıkların şiddetinin bir göstergesi de yanğın hangi tabakaya kadar uzandığıdır

Yanığa maruz kalan kişiler yüksek protein ve bol kalorili beslemelidir. Düzgün beslenme yanıkta büyük önem taşır. bakır, selenyum, çinko gibi mineraller alınmalıdır. Bu enfeksiyonları azaltacağı gibi iyileşme sürecini hızlandırır.
rg
Bir yanığa ilk yapılması gereken şey bölgedeki sıcaklığın azaltılmasıdır. Yanan bölge 15-30 dakika kadar su içinde tutulur.
org
Yanık yarasına bal uygulamak yaranın düzgün kapanmasını sağlayacak ve enfeksiyonu engelleyecektir.

Yanığa aloe vera jeli ya da E vitamini kapsülleri koyulması yara izini engelleyecektir. rg

Yanık alana çiğ patates dilimleri uygulanır.

Yanıklara yumurta beyazı sürülerek bekletilir.

Yanık alana zaman zaman soğuk süt damlatılmalıdır.

Yanmış alana muz lapası uygulanır. g

Lavanta yağı yanığın acısını alacaktırYanık alana kesilmiş domates kapatılıp bir süre bekletilir.

Yanığın üzeri mayonezle örtülür.

Taze yanığa toz hardal ya da zerdeçal serperek bekletin

 

 

Gaz Sorununun Doğal Çözümleri

Sindirim sistemi bakterileri ve mayalar tarafından üretilen ve yellenme denilen olaya neden olan bağırsak gazları kişileri oldukça rahatsız eden bir problemdir. Ses ve kötü kokunun eşlik ettiği ve anüse baskı yapan bu gaz durumu, şişkinliğin getirdiği rahatsızlık ve toplumsal utanca neden olur.

Gaz öyle ya da böyle herkes tarafından yaşanmış bir durumdur. Toplum içinde sıkılmaya yol açan bu problem temelde mide ve bağırsakta kimyasal gazların birikmesi sonucu ortaya çıkan bir sindirim durumudur. Gazın birikmesi ile dolgunluk ve şişkinlik, karın ağrısı artar. Gaz ya rektum-bağırsak yoluyla vücuttan çıkar ya da ağız yolu ile (geğirme) vücudu terkeder. Aslında çok doğal olan bu durum kişiler için aşırı sıkıntılı olabilir. Sağlıksız yeme alışkanlıkları, düzensiz bağırsak hareketleri, huzursuz bağırsak sendromu ya da laktoz toleranssızlığı olanlarda görülmesi çok olasıdır

Ortalama bir insanın rektum ya da ağız yoluyla günde en az 4 kere gaz çıkardığı düşünülür. Aslında gaz çıkarmak bir sağlık tehdidi değildir ama toplumun tepkisi yüzünden istenmeyen bir durum olarak kabul edilmektedir. Gaz çıkarmanın sorun edilmediği toplumlar yok değildir. Aşırı gazın oluşuma neden olan faktörleri belirlemek tedaviyi kolaylaştıracaktır.

Sindirim sisteminde gazın birikimi iki şekilde meydana gelir. Biri gıdaların çözünmesi esnasında ortaya gaz çıkması ile olurken, diğeri yeme-içme ya da yutkunma esnasında aşırı hava yutması ile olur. Gaz daha çok oksijen ve azot içerir. Salınan gazda hidrojen, karbondioksit ve hatta metan gazı bulunabilir. Gaz çıkarmak doğal ve biyolojik bir süreçtir. Erkek ve kadınlarda ortak olarak görülmesine rağmen, erkeklerde daha sık görülür. Yaşlı ve çocuklarda sıklıkla oluşur. Aslında herkes gaz çıkarır. Pek çok zaman gaz çıkaran kişi tarafından bile farkedilmeyecek şekilde kokusuz ve sessizdir. Kötü kokan gazın sorumlusu içeriğinde bulunan kükürtün varlığıdır. Kabızlık geçiren kişilerde gazın şiddetli koku bulundurması olağandır

Aşırı ve kokulu gaz beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı değişiklikleri ile kontrol edilebilir. Kişide gaza neden olan besinlerin tüketimini aza indirmek, yemek zamanlamalarına dikkat etmek, düzenli ve yeterli uyku, bağırsak hareketlerini düzenleyici egzersizler yapmak sindirime yardımcı olacaktır. rg

Gaz sorunu yaşayan bir kişide şu belirtiler de bulunuyor olabilir: Karında şişkinlik ve rahatsızlık hissi, aşırı yellenme, geğirme, karın ağrısı.

Gaza neden olan başlıca etkenler ile şöyle sıralanmaktadır:

Hava yutulması, bağırsakta aşırı miktarda bakteri olması, çok fazla lifli besin tüketimi, malt ve özü içeren gıdaların tüketilmesi, sindirim sistemi iltihapları, huzursuz bağırsak sendromu, düzensiz bağırsak hareketleri, kabızlık, hijyenik olmayan yiyecek ve su tüketimi, aşırı yağlı beslenme, karbondioksit içeren gıdaların çok tüketimi, fazla kükürt içeren gıdaların tüketimi. rg

Aşırı gaz sorunun en önemli tedavisi beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesidir. Bazı meyve ve sebzeleri kesmek, süt ürünlerini daha az tüketmek gerekebilir. Aşırı yağlı bir beslenme düzeni varsa terkedilmelidir. Aşırı protein ve aşırı karbonhidrat tüketmekte gaz sorununun bir sebebi olabilir. Gaz problemlerini çözebilmek için fasulye, lahana türleri, karnabahar, brokoli, mayalı ürünler ve peynir azaltılmalı, gazlı içecekler tüketilmemelidir. Yüksek karbonhidrat içeren yulaf ve patates daha az tüketilmelidir. Pirinç, muz, narenciyeler, üzüm, sert peynirler, et, yumurta gaz üretimini arttırabilir. Doymamış yağlar içeren besinlerden kaçınılmalıdır. Bir seferde çok miktarda değil az ve sık öğünlerle beslenilmeli, yemekler iyice çiğnenmelidir. Aşırı gaza neden olabilecek besinler herkeste farklılık gösterebildiğinden tüketimler izlenmeli ve neyin gaza sebep olduğu bilinmelidir. Buna göre ilgili besinler kesilmelidir. Sigara, sakız ve emerek şekerleme tüketimi bol miktarda hava yutulmasına sebep olduğundan aşırı gaz oluşumuna birer neden olabilir.org

Bağırsakların sağlıklı çalışması ve gaz üretimini azaltması için fiziksel aktivitede bulunmak önemlidir. Çok hareketli insanların sindirim problemleri nadiren görülür. Sindirim problemi olmaması ise aşırı gaz üretilmemesiyle sonuçlanır

Gaz sorununu gidermede kullanılabilecek ev çözümleri şunlardır:

* Bir bardak ılık su içinde bir tutam şeytantersi, bir tutam kaya tuzu ve yarım tatlı kaşığı toz zencefil karıştırılarak yemeklerden sonra içilir.

* Yemeklerden sonra limon suyunda bekletilmiş taze zencefilden bir dilim yenilir. g

* 1 tatlı kaşığı bal ile bir çay kaşığı dereotu tohumu karıştırılarak yemeklerden sonra içilir.

* 1 çay kaşığı kakule tohumu, 1 tatlı kaşığı toz zencefil ve 1 tatlı kaşığı tatlı toz kırmızı biber karıştırılarak yarım çay kaşığı yemeklerden birer saat sonra bir bardak su yardımı ile içilir.

* Yemeklerden sonra bir tutam taze nane çiğnenir.

* Nane çayı içmek ya da bir bardak suya damlatılan iki damla nane yağı gaz sorununu hafifletecektir. * Yemeklerden sonra anason ya da rezene çayı içilebilir ya da tohumları çiğnenebilir.

* 10 gram taze fesleğen suyu ve 10 gram toz zencefil karıştırılarak hurma yardımı ile minik haplar yapılır. Sabah aç karnına birer adet içilir.

* Gaz sorununda, özellikle gazlı bebeklerde hindistan cevizi yağı ile karna masaj yapmak etkili bir yöntemdir

* Bir bardak suyun içine yarım limon suyu ve bir tutam karbonat ekleyerek kabartılır ve içilir.

* Bir çay kaşığı kereviz tohumu hızlı etki gösterir.

* Papatya çayı sindirim gazlarını giderir ve sindirimi geliştirir.

* Gazı rahatlatmak için çemenotu tohumu ile çay demlenir.

* 1 soğan dilimlenerek 1 bardak su ile 10 dakika kaynatılır ve biraz soğutularak içilir. Hızlı bir çözümdür ancak kötü kokulu oluşu nedeni ile zor içilebilir. İçtikten sonra nane çiğnenerek kötü koku ve tad giderilebilir.

 

 

Şifalı Bitkilerin Aktif Bileşenleri

Bitkilerin faydaları sıralanırken “içinde bulunan aktif bileşenler” cümlesine mutlaka rastlamışsınızdır. Bu konuda uzman olmayan bir kişinin aktif bileşenlerin ne olduğu ile ilgili pek fikri yoktur. Bitkileri etkinlikleri genellikle içerdiği bileşenlerle belirlenir. Kural olarak bir bitkinin pek çok aktif bileşeni vardır. Aktif bileşenlerin neler olduğunu bilmek bitkinin faydalarını az çok tahmin edilebilir hale getirir. Örneğin ıhlamur bitkisini ele aldığımızda içinde uçucu yağ, fenol, zamk ve flavonoidlerin olduğunu söyleriz. Temelde bu işin eğitimini almamış bir kişi için bu kelimeleri anlamak zordur. Ancak ıhlamurun uyuymayı kolaylaştırdığı, baş ağrılarını hafiflettiği, ateş düşürdüğü, tansiyonu dengelediği ve kan dolaşımını güçlendirdiğini söylediğimizde bunu herkes anlar. Aktif bileşenlerin neler olduğunu öğrenmek için buyrun yazının devamını okuyun.

Fenoller: İltihap giderici, antioksidan ve mikrop öldürücüdür. Örneğin aspirinin elde edildiği söğüt bitkisinde bolca fenol vardır

Uçucu yağlar: uyarıcı, yatıştırıcı, iltihap gidericidir. Örneğin çay ağacı.

Flavonoidler: Genellikle sarı ve beyaz bitkilerde bulunan bir bileşendir. Antioksidan, dolaşım ve hormon dengeleyecidir. Örneğin limon gibi.

Tanen: Yara bağlayıcı, büzücü, iltihap giderici ve antioksidandır. Örneğin cadı fındığı

Kumarin: Kan inceltici ve spazm gidericidir. Örneğin at kestanesi.

Saponinler: Hormon dengeleyici ve iltihap gidericidir. Örneğin yabani yer elması.

Antrokinonlar: Müshil olarak hareket eden bileşenlerdir. Örneğin sinameki.

Kardiyak glikozitleri: Kalp hareketlerini kontrol ederler ve genellikle toksik etkilidir. Örneğin yüksük otu..org

Siyojenikler: Siyanür içeren bileşikleri anlatır. Düşük dozları gevşetici ve sakinleştiricidir. Örneğin mürver

Zamk: Yatıştırıcı ve sakinleştirici etkilidir. Örneğin karaağaç

Absentler: Genellikle acı tattaki bileşiklerdir. İştah ve sindirimi uyarır, kalp fonksiyonlarını yavaşlatır. Örneğin çentiyan org

Alkoloidler ise pek çok aktif bileşenin bir araya gelerek oluşturduğubir yapıdır. Şifalı bitkilerin aktif bileşenleri görüldüğü üzere çok masum olmayabilir. Yüksek dozlarda kötü etkilere neden olabilen bileşenler de vardır. Bu nedenle bitkisel ürün kullanımında uzman olmayan kişilerin önerdiği formüllere temkinli yaklaşılmalıdır

 

 

Bağışıklığı Arttırmanın 10 Doğal Yolu

Bağışıklık sistemimiz vücudu çeşitli mikroorganizmalara karşı koruyan mükemmel bir oluşumdur. ancak zatıf bir bağışıklık işlevini yerine getirememez. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinin pek çok yolu vardır. Bağışıklık sistemiyle ilgili en önemli şey denge ve uyum içinde doğru çalışmasının sağlanmasıdır. Bu da beslenme düzeni, besin takviyeleri, yaşam tarzı değişiklikleri ile elde edilebilir. Bağışıklık sisteminini güçlü, vücudu enfeksiyonlardan uzak tutabilmek için bazı kurallara uyulması gerekir.

Bağışıklık sistemini kötü yönde etkileyen ilk durum sigara ve alkol kullanımıdır. Bağışıklığın geliştirilmesi için hijyen de çok önemlidir. Gıdaların hazırlanmasında temizlik kurallarına uyulması, yemeklerden önce ellerin yıkanması şarttır. Diyet kepekli tahıllar, taze meyve, sebze ve lif gibi yararlı besinlerin yüksek oranda tüketilmesi, diyabet, tansiyon gibi problemlerin dengede tutulması, rutin sağlık taramaları ve en az 8 saat uyumak güçlü bir bağışıklık sisteminin gereğidir

Bağışıklık sisteminin geliştirilmesinde bu kurallara uyulmasının yanısıra bazı doğal preparatların da kullanılması önem kazanır. Bu bitkisel ürünler bağışıklık fonksiyonlarında değişimlere neden olur. Bilinen en iyi 10 bağışıklık arttırıcı şöyle sıralanmaktadır: org

1- C ve E vitaminleri: E vitaminleri çok güçlü antioksidanlardır. Mikropları yok etmek ve yeni hücre oluşumunu tetiklemek için çalışırlar. Yaşlanmaya bağlı bağışıklık fonksiyon bozukluklarını önlerler. E vitamini tahıllar, tohumlar, yağlarda bulunur. Yaşam tarzına bağlı olarak değişmekle birlikte bir kişinin günlük E vitamini ihtiyacı 100-400 mg arasındadır. C vitamini ise en iyi bağışıklık güçlendiricilerdendir. Alyuvar ve antikorların üretimini uyarır. Kalp, tansiyon ve bazı kanser türleri ile ilgili hastalıkların oluşma riskini azaltır. Bir günde 200 mg alınması gerekir. Meyve ve sebzelerden elde edilebilirler.

2- Glutatyon : Bağışıklık hücreleri başta olmak üzere tüm hücrelerin daha uzun yaşamaları için bilinen bir antioksidandır. Antikor üretimini arttırır. Günlük 500 mg tavsiye edilen bu madde sarımsak ve soğanda bulunur. rg

3- C0Q10 : (Koenzim Q-Ten) Bağışıklık sisteminin virüsleri yok etme yeteneğini geliştiren çok güçlü bir antioksidandır. Günlük 200 mg alınması önerilir. Yağlı tohumlar, etler ve bazı sebzelerde bulunur. rg

4- Quercetin: Hücrelerin işleyişini geliştiren bir flavonoiddir. Hastalık ve iltihaplara yol açan toksinleri engellemektedir. Mevsimsel virüslere karşı bağışıklığı hızlandırır. Günde 500 mg alınması gereken bu madde meyve ve sebzelerde bulunur.

5- Sarımsak: Glutatyon barındırmasının yanısıra allinase adlı bir enzim de bulundurmaktadır. Çok faydalı sağlık etkinliği vardır. Günlük 1 diş çiğ ya da yemeklerle pişmiş olarak alınması yeterlidir önlenmesinde yüz yılı aşkın süredir kullanılmaktadır. Günlük 200 miligramı bağışıklığı destekler.

7- Üzüm Çekirdeği Özü: Kanser hücrelerini öldürücü natural killer denilen özel hücrelerin gelişmesine yardımcı olur. Natural killer adı verilen bu hücreler vücutta bulunan bozulmuş, kanserleşmiş hücreleri ve mikropları öldürür. Günlük 500 miligram tüketilmesi gerekir.

8- Çinko ve Selenyum : Vücutta bulunan hücreleri uyararak bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olan önemli minerallerdir. Antikor üretimine katkıda bulunarak virüslerin bağlanması ve yokedilmelerini sağlar. Günde 250 mg çicko, 50 mg selenyum alınmalıdır.

9- Beta Glukan: Bu madde de NK (Natural Killer) hücrelerinin işleyişini güçlendirir. Bu hücreler hastalıklara karşı vücudun ilk savunma silahıdır. Grip virüslerine bağlanır ve yabancı maddelerin bağışıklık hücrelerini yok etmelerini engeller. Hergün 100 miligram alınması önerilir. rg

10- Melatonin: Bağışıklık sistemindeki hücrelerin birbirleri ile iletişim kurabilmesi için gerekli bir hormondur. Yatmadan önce alınan 10 mg. Bağışıklık sistemini düzenleyecektir

 

 

AFT Nedir

AFT TARİFİ
Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, farenkste, diş eti üzerinde görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır. Toplumun %18-20 az ya da çok aft sorunu ile karşı karşıyadır. Bayanlarda daha sıklıkla rastlanır. Aft genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir.

Aftın oluş nedenini belirlemek için çeşitli araştırma yapılmıştır. Ancak aftın oluşumunu hızlandırıcı ve seyrini kötüleştirici birçok faktör faktör saptanmasına karşın oluş nedeni tam olarak belirlenememiştir

 

 

Ağız ve Diş yaraları

Ağız iltihapları, günümüzde ağıza karbonat alınıp çalkalanarak, ağız içine şap sürülerek ya da şap eritilip gargara yapılarak; papatya ve
bitkiden yapılmış, İsveçli bir doktorun icadı olan” İsveç şurubu tavsiye edilerek, iltihap diş eti ve bademcikte oluşmaya başlamışsa adaçayı ile papatya önerilerek tedavi edilmektedir. Ağız yarası için eskiden olduğu gibi günümüzde de “sey” denilen limon tuzu dibekte ezilir veya yakılır, çocuğun ağzına sürülür.

Şap eritilip gargara yapılır. Ardından dut pekmezi ağza sürüldükten sonra yara iyileşmektedir. Ayrıca ağız yaraları için dut şurubu içilmesi, portakal ve limon yenmesi önerilmektedir

 

 

Ağız Kokusu Nasıl Giderilir

Ağız kokusu yetersiz ağız ve diş bakımından kaynaklanabildiği gibi pek çok rahatsızlığın da göstergesi olabilir. Bu nedenle ihmal edilmemesi gerekir. Kötü kokudan kurtulmak içinse bazı besinler ve bitkilerden destek alınabilmektedir.

Siyah çayın içinde bulunan 3 değişik enzim kötü kokuya neden olan bakterileri öldürmektedir. Ancak çayın kendisi ağız kokusuna neden olabildiğinden tüketim günde 1 fincanla sınırlanmalı ya da demlenmiş çay gargara olarak kullanılmalıdır.

Kurutulmuş limon ya da portakal kabuğu çiğnemek ve yarım elma yemek ağız kokusunu bastırır.

Yeşil çayda bulunan kateşin ağız ve nefes kokusunu giderir. Yemeklerden sonra birer bardak içilmesi yeterlidir.

Ağıza bir miktar tarçın almak ağız kokusunu yatıştıracaktır. Ancak tarçın tek başına kullanılmalı ve şeker eklenmemelidir.

Yemeklerden önce bir yemek kaşığı elma sirkesi içilmesi sindirime yardımcı olarak, sindirim yetersizliği kaynaklı ağız kokularını engelleyecektir.

Dişleri fırçalarken bir tutam karbonat kullanılması ağızın asit dengesini sağlayarak kötü koku oluşumunu engeller.

Çok sık olmamak kaydı ile yarıyarıya sulandırılmış oksijenli su ile ağız gargarası yapılabilir. Aynı şekilde tuz ve su ile hazırlanmış gargara bakteri ve besin artıklarını yerinden çıkararak birikmesini ve ağız kokusu oluşturmasını engeler.

Diş fırçalanırken toz karanfil kullanmak ya da karanfilli sakızlar ağız kokusunda etkilidir.

Ağız spreyleri kokuyu engellemek değil maskelemek için kullanılan geçici çözümlerdir. Alkollü sprey kullanımı ağız kanseri riski oluşturduğundan bu tür spreyler kullanmak yerine tuzlu su, oksijenli su çözeltileri kullanmak daha sağlıklıdır.

Kivi, ananas ve yeşil yapraklı sebzeler ağız kokusunu engeller.

Sindirim sistemi kökenli kokularda mide ve diğer sindirim organlarının doğru çalışması önemlidir. Bol lifli sebzeler bu nedenle önem taşır.

Alfa alfa bitkisi kötü kokuyu engeller.

Bir bardak kaynamış suyun içine 4-5 diş karanfil atılarak 20 dakika zaman zaman karıştırılır. Süzülüp soğutulduktan sonra ağız bu sıvıyla günde 2 kez gargara yapılır.

Rezene çiğnemek ya da ezerek bir macun yaparak dişleri ve dili ovuşturmak ağız kokularını giderir.

Günde bir avuç fındık yavaşça çiğneyerek yenir. Fındık nefesteki kötü kokuyu emer.

Üzerine tuz dökülen yarım limon emmek sarımsak ve soğan kokusunu çeker.

Yarım demet maydanoz, 1 tatlı kaşığı karanfil ve 1 parça damla sakızı yarım litre su ile kaynatılır ve gargara olarak kullanılır

Spirulina tabletleri ağız kokusunu giderir.

Dişler fırçalanırken bir damla çay ağacı yağı eklenebilir.

Kakule ağızdaki bakterileri öldüren oldukça faydalı bir bitkidir. Tohumlarını çiğnemek ağız kokusunu giderdiği gibi zihni ve cinsel gücü de canlandırmaktadır. İçeceklere de eklenebilen tohumlar çiğnendikten sonra tükürülür.

Okaliptüs yağı kötü kokuya neden olan bakterileri öldürdüğü gibi bitkinin yaprakları da çiğnenebilir.

Anason çayı nefesi tazelemek için çok faydalıdır. İçilerek ya da gargara olarak kullanılabilir.

Dereotu çiğnemek kokuyu engeller. Ayrıca kıyılmış dereotunun bir tutamı ile yağılan çay yemeklerden sonra içilir. Hamilelere önerilmez.

Kişniş çayı içilerek ya da gargara olarak kullanılır.

Havuç, turp, elma, hindistan cevizi, armut kokuları giderir ve nefese ferahlık verirken, fesleğen, lavanta, meyankökü, kimyon, kekik, adaçayı, nane, limon, rezene, bergamot, zencefil, zerdeçal, tarhun ve mine çiçeği çiğneme çay ya da gargara olarak kullanılabilmektedir

 

 

Diş eti Sorunları

Diş Eti çekilmeleri ve iltihapları yani tıpta kullanılan ismi ile jinjivit ağız bakımının ihmali ve hijyenin sağlanamaması nedeni oluşan bir problemdir. Dişleri ve çevreleyen dokuları etkilemektedir. Tedavi edilmesse daha kötüleşen sağlık sorunlarına ve diş kayıplarına neden olabilmekte çene kemiğine büyük hasarlar verebilmektedir.

Jinjivitin en ortak belirtileri dişeti ağrısı, fırçalama esnasında kanama, diş etinde kırmızılık, diş eti şişliği, ağız kokusu, ağızda kötü tattir. Yemek artıkları, bakteri ve plaklar diş ve diş etlerinde birikerek toksik madde üretimine ve iltihaba neden olur. Viral problemler, mantar enfeksiyonları, hamilelik, kötü beslenme, ilaç ve hormon kullanımı gibi çok çeşitli nedenleri olabilmektedir

Jinjivitten yakınanların beslenmelerinde C vitaminine ağırlık vermeleri, taze ve bol meyve – sebze tüketilmelidir. Yağı diyetten mümkün olduğunca uzaklaştırılmalı ve liften zengin beslenilmelidir. Jinjiviti engellemek için şeker, meyve suları, un, pirinç gibi nişastalı besinlerden kaçınılmalıdır.

Diş hekimine başvurulduğunda hekim dişleri ve etlerini temizleyerek tedaviye başlayacaktır. Tedavi esnasında diş ipi kullanılması önerilmektedir.

Jinjivit tedavisinde bitkisel ürünlerle tıbbi tedaviyi destekleyebilirsiniz.

* Günde iki kere tuzlu su ile gargara yapılabilir.
* Diş etleri karanfil ile ovulabilir ya da karanfil çiğnenebilir.
* Adaçayı yağı, nane yağı, papatya yağı gibi yağlarla gargara yapılabilir.
* Yeşil çay ya da karbonat özlü sakızlar çiğnenebilir.
* Peroksitle gargara yapmak ağrıyı yarım saat içinde geçirir.
* Ayçiçeği, susam ve zeytinyağlarını birer ölçü karıştırarak diş etlerine masaj yapılarak 15 dakika kadar bekletilmeli ve daha sonra durulanmalıdır.
* Kullanılan diş macunlarının nane içerikli olması faydalıdır.
* Dişler ve etlerini karanfil yağı ile ovabilirsiniz.
* Hardal ve tuzu karıştırarak diş etleri ovulmalı ve ağız ılık su ile durulanmalıdır.
* 1 litre suyun içine 10-15 tane okaliptus yaprağı atılarak 5 dakika kaynatılmalı, 2-3 damlakaranfil yağı eklenerek her yemekten sonra gargara olarak kullanılmalıdır.
* Fesleğen, tespih ağacı yaprakları antibakteriyel özellik taşımaktadırlar. Bu yapraklar ile dişler ve etleri ovulabilir.
* Dişler karbonat ile fırçalanır.
* Aloe vera jeli diş etlerine sürülür.
* Kına yaprağı ile hazırlanan bitki çayı gargara olarak kullanılır.

 

 

Horlama

Horlama ağzın arka kısmında bulunan yumuşak damağın bir dizi faktör nedeni ile titreşmesi ile oluşur. Boğazın arkasında bulunan ve üst solunum yolunu destekleyen kaslar uyku sırasında rahatlar ve nefes alma damak, küçük dil ve bademciklerde tireme ve horlama sesi çıkmasına neden olur.

Horlamada en önemli etken dil ve damağın dokularının yoğunluğudur. Boğaz kaslarının çalıştırılarak daha dar hale getirilmesi horlamayı giderici etki yapar. Ancak bu yöntem oldukça zordur. Basit olarak yan yatılması ve sırtüstü pozisyonda dilin boğaza doğru gitmesi engellenebilir. Solunum yolunu engelleyen herhangi birşey de horlamaya sebep olabilir. Şişmiş ya da büyük ölçüdeki bademcikler ve lenf bezleri, grip ya da soğuk algınlığı nedeni ile olan tıkanmalar da horlamaya sebep verir. Bir diğer etken olan yaş aslında dokunun yoğunluğu ile ilgilidir. Yaşlandıkça doku azalır ve yumuşaklaşır. Bazı ilaçlar, alkol ve yorgunluk diğer horlama nedenleridir

Horlama ile başa çıkılması için kilo kontrol altında tutulmalıdır. Fazla kilolularda daha fazla görülen uyku apnesi hastalığı horlamak için önemli bir nedendir. Uygun beslenme düzeni ve egzersizle kilo kontrolü sağlanmalıdır. Sigara boğaz ve burun tıkanıklığına neden olduğundan horlama problemi olanlarda kullanılmamalıdır. Ayrıca burundan nefes alınması ağızdan nefes alınmasına göre daha az horlamayla sonuçlanmaktadır. Alkol yumuşak doku ve boğazda gevşemeye neden olduğundan horlamayı arttırır

Horlama genel olarak hayatı tehdit eden ciddi bir durum değildir. Ancak uyku kalitesini bozması nedeni ile uzun vadede çeşitli sorunlara neden olabilir.

Horlayanların sırt üstü yatmaması çok önemlidir. Uyku esnasında bunu başaramayanlariçin sırta küçük bir top bağlanması önerilmektedir.

Horlamaya eşlik eden nefes alma güçlüğü, tansiyon yüksekliği ve düzensiz kalp atışı varsa uyku apnesi riskine karşı olarak derhal doktora başvurulmalı ve durum kontrol altına alınmalıdır

Horlama, horlayandan çok onunla yatağını paylaşan kişilere sıkıntı veren bir sorundur. Gürültü nedeni ile iyi uyuyamayan kişide uyuşukluk, yorgunluk, sinirlilik ve hatta cinsel istek kaybı gelişir.

Horlamayı gidermek için ağza yerleştirilen gece plakları, burna yapıştırılarak hava yolunu açık tutan bantlar satılmaktadır. Ayrıca horlayanlar yumuşak yastıklarda yatmamalıdır.

Horlama için kullanılan pek fazla bitkisel yöntem bulunmamakla birlikte; Lavanta uyku kalitesini arttırması ve mercanköşk sinüsleri temizleyerek nefes almayı kolaylaştırması yönünden faydalıdır. otlar bir kavanoz içinde komodinin üzerinde bırakılırsa faydası görülecektir. Gece yatmadan önce buhar solumak boğazı rahatlatarak biriken mukusu gevşetecek ve tıkanıklığı engelleyecektir. Buhar için hazırlanan suya okaliptus yağı yada nane yağı eklemek etkiyi arttırır

Diğer yöntemlerle tedavi edilemeyen horlamalarda tıkanıklığa neden olan dokular ameliyat yardımı ile alınabilmekte ve bu horlama için son çare olarak değerlendirilmektedir.

Horlamayı engellemek ve azaltmak için alkol almaktan kaçınılmalı, akşamları çikolata-pasta gibi şekerli ve yüksek kalori yemekler yenilmemeli, yatmadan 1-2 saat önce bir bardak yeşil çay içilmelidir. Baş yüksekte tutulmalıdır. Yatmadan önce adaçayı ile gargara yapılması ve bir tatlı kaşığı zeytinyağı içilmesi de faydalı olmaktadır

 

 

Bademcik İltihaplanmasına doğal çözüm : Adaçayı

Özellikle kış aylarında çok sık görülen bademcik iltihaplanmasından doğal yollarla korunmak çok kolay. Bademcik iltihaplanması her ne kadar halk arasında basit bir hastalık olarak görünse de ilerleyen aşamalarda faranjite hatta bademcik kaybına neden olabilmektedir. Çocuklarda görülen bademcik iltihaplanması sebep olduğu yüksek ateş nedeniyle ciddi bir hastalık olarak görülmelidir. Küçük yaşlarda geçirilen havalelerin ileride kalıcı hasarlar bırakabileceğini unutmamak gerekir.

Adaçayıyla yapacağınız birkaç saniyelik gargara bademcik iltihaplanmasını etkili bir biçimde önleyecektir. Adaçayının içerisinde bulunan Salvin maddesi doğal bir antibiyotiktir. Adaçayında bulunan bir diğer maddeyse Cineol ismindeki bir yağdır. Bu yağ öksürüğü engelleyen çok etkili bir maddedir. Yani adaçayı bademcik iltihaplanmasını ve öksürüğü önleyen etkili bir doğal maddedir.

Sıcak suyla birkaç dakikada demleyeceğiniz adaçayıyla yapacağınız gargara, hem bademcik iltihaplanmasından hem de öksürükten kurtulmanıza yardımcı olacaktır. İlk başladığınızda günde birkaç defa tekrarlayarak adaçayı gargarasını kullanın. Bir haftalık bir kullanımdan sonra 2-3 günde bir kullanacağınız adaçayı gargarasıyla, hem bademcik iltihaplanmasını hem de öksürüğü azalttığını göreceksiniz.

Ayrıca adaçayı gargarasını evinizde kolaylıkla hazırlayabilir ve rahatlıkla kullanabilirsiniz. Adaçayını demledikten sonra bir günden fazla bekletmeden kullanmaya dikkat edin. Dikkat etmeniz gereken bir diğer noktaysa; gazlı içeceklerden ve sigaradan uzak durmanızdır. İçeceğiniz sigara ve gazlı içecekler bademciklerde tahribat yaratacağından hastalığınızın iyileşme sürecini uzatacaktır. Bir diğer önemli konuda yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalamayı ihmal etmemenizdir. Ağzınızda biriken bakterilerde iyileşme sürecini olumsuz etkileyen etmenlerden birisidir. Adaçayı gargarasını dişlerinizi fırçaladıktan sonra yapmanız etmen maddelerin daha hızlı ve etkili bir biçimde etki göstermesini sağlayacaktır.

Son olarak bu yöntemin yardımcı bir uygulama olduğunu unutmayın. Öncelikle doktorunuzun verdiği ilaçlar varsa onları kullanın ve adaçayı gargarasının kullandığınız ilaçlar üzerinde bir etkisi olup olmayacağını sorun. Öncelikle bir doktora danışmanın iyileşme süreciniz üzerinde olumlu etkisi olacağını unutmayın.

 

 

Yılan Yastığı

Meyveleri ezilip çayı öksürük kesici olarak içilir.

Meyveleri kurutulup hazırlanan çayı egzama tedavisinde içilir.

Meyveleri kanser hastalarına adet yutturulur.

Meyveleri birer tane sabah aç karnına hemoroit tedavisinde yutulur.

Meyveleri egzama tedavisinde sabah-akşam – adet yutulur.

Yumruları hap gibi bölünerek hemoroit tedavisinde yutulur.

Bilinen Diğer Adları;
Acısoğan – Arkolahanası – Buzağıotu – Danaayağı – Domuzağırşahı – Domuzlahanası – Domuzmarulu – Domuzpancarı – Domuzyandıran – Filkulağı – Gabargıç – Gavurpancarı – Pezük – Pezük yaprağı – Yandıran – Yılanbıçağı – Yılancık – Yılanekmeği – Yılankılıcı